27 Eylül 2012 Perşembe

The Big Bang


Bazı sonlar mutluluk getirir. Ya da en azından ertesi sabah resetlenmiş bir şekilde güne başlamanı sağlar. Bu sabah 10’daki dersime yetişmek için uyanmam gereken saati kaçırmış, dolayısı ile derse bir yirmi dakika geç girmiştim. Ama ondan öncesinde, gözümü açıp saate bakmamla birlikte gecikmiş olduğumu anlamam, beni çok acele ettirip derse yetişmem hususunda bir paniğe sokmadı. Oh ne rahattım… Minibüs beklerken hala bir afyon patlaması yaşamamış olduğumu fark ettim. Uzağa bakıyordum, nerede kaldın minibüs gel hadi gel… Derken…
Aman tanrım.
Uzaktan bir ışık bana doğru geliyordu. Bu benim beklediğim minibüstü! O an ağzımın kulaklarıma vardığını fark etmemle kendi kendime gülüşmelerim doğru orantıda yol almaya başlamıştı. Minibüsün önümde durup, benim bineceğim an’a gelene kadar geçen saniyeler içerisinde şunları düşündüm: “Farkındaysan hala küçük şeyler seni mutlu etmeye yetebiliyor. Aferin sana kızım. Önemsiz şeyleri kafandan silip atmanın kolaylığına geçtiğimiz gece varmış olmalıyız anlaşılan. Şimdi huzura kavuştuğun an onu yakalayıp yoluna devam etme zamanı.”
Uykusuz ama yine de şansın benden yana olduğu bir gündü. Teşekkür ederim dünya…
Tabii sonrasında o minibüs geldi durdu ve ben yoluma kaldığım yerden devam ettim her zamanki mutluluğumla.
Afyon patlamıştı artık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder