Bu geceye
doğru gökten sesler duydum. Gök gürlüyor gibiydi. Sandım ki yağmur yağacak.
Oysa o sesler uçak sesleriymiş.
Sonra bir
de günlerdir, belki haftalardır konuşamadıklarım var. İnsan üzülüyormuş. Bir de
ufacık bir ipucundan dünyalara ulaşabiliyormuş, yeter ki istesin!
Ve uyuyan
birinin yanında bulunuyor ise, o kişinin rüya esnasındaki gülüş seslerini
duyabiliyormuş. Ne görüyorsa artık şu an daha çok merak ettim…
Sonra
ödevleri birikebiliyormuş. Her zamanki son dakikaya bırakmalarına kızıyormuş,
-her zamanki gibi. Hüzne boyanabiliyormuş sevinç çığlıklarının ortasında. Soft
geçen bir pazar gününü değerlendirilemez bulabiliyormuş. En sade ve güzel
kişiyle geçse dahi o pazar…
Yazarken
yorulabiliyormuş… Anlatacaklarını hangi sırada yazacak diye ve sözcükleri
düşüncelerine yetişemediği için aklı karışabiliyormuş.
Bu hoşuna
gitmiyormuş Turuncu'nun ama, bazı şeylerin sebeplerini aramaya devam ediyormuş.
Bazen işin
saflığındayken çocuklaştığını görüyor, bazense karışıklığın içinde kendini
sakinleştirmeye ve asabiyetine hakim olmaya çalışırken buluveriyormuş kendini.
Tüm bunlardan
bahsederken de garip bir anlamsızlık içinde hissediyormuş kendini. Bunları
dökmeye iten şeyin garipliğiyle, boşluk arasında gidip geliyormuş. Belki bir
süre havada kalmış. Kafası çok karışmış. Toparlayamamış, tekrar inmiş aşağıya.
Şimdi ise yerde bağdaş kurmuş boş boş oturmakta.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder